Trafik kazaları her yıl milyonlarca insanın ölmesine veya yaralanmasına yol açtığı gibi , yüklü miktarda maddi hasara da yol açmaktadır. Trafik kazası neticesinde yaralanmış kişiler sorumlulardan maddi /manevi tazminat talep edebileceği gibi trafik kazası neticesin de desteğini gördüğü yakınını kaydedenlerde yine sorumlular aleyhine tazminat davası açabilirler. Bu davaları kimlerin açabileceğine, davanın kimlere karşı açılabileceğine ve davanın detaylarına aşağıda kısaca yer vereceğiz.
Trafik kazasına ilişkin davalarda kimler davacı olabilir?
Karayolları üzerinde hareket halinde olan, bir veya birden fazla aracın karıştığı, ölüm, yaralanma ve maddi zararla sonuçlanan olaylar trafik kazası olarak nitelendirilir. Ölümlü , yaralanmalı veya maddi hasarlı trafik kazaları neticesinde maddi veya manevi zarara uğrayan kişi veya kişiler tazminat davası açma hakkına sahiptirler.
Trafik kazasına ilişkin davalarda kimler davalı olarak gösterilebilir?
Borçlar Kanunu madde 49’da haksız fiil hükümleri düzenlenmiştir. Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Trafik kazası nedeniyle tazminat davası açılabilmesinin hukuki dayanağı ise trafik kazasının bir haksız fiil sorumluluğu doğurmasıdır. Bu sebeple trafik kazalarından kaynaklı açılacak olan maddi ve manevi tazminat davaları haksız fiil sorumlularına karşı açılabilir. Bu demek oluyor ki dava sadece haksız fiili işleyene değil diğer tazminat sorumlularına da dava açılabilir. Peki kimdir bu sorumlular ;
–Araç sürücüsü: Kusurlu olan araç sürücüsüne karşı trafik kazasından kaynaklanan maddi veya manevi zararların giderilmesi amaçlı maddi veya manevi tazminat davası açılabilir.
– Araç sahibi: Araç sahibi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85/1 maddesine göre araç işletenidir. Bu nedenle mağdur kişiler trafik kazası sonrası araç sahibine maddi veya manevi tazminat davası açılabilir.
– Araç işleteni: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıt-yla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama , ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı , ariyet veya rehin alan kişidir. Araç işleteni de her türlü zarardan sorumlu olduğu için araç işletenine karşı maddi ve manevi tazminat davası yöneltilebilir.
–Sigorta şirketi: Trafik kazasına karışan aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) veya poliçe kapsamına göre İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası (Kasko Sigortası) hangi sigorta şirketi tarafından yapılmışsa, o sigorta şirketi de ölüm, yaralama veya diğer zararlardan sorumludur (KTK md.91). Trafik kazası neticesinde maddi veya manevi zarara uğramış kişiler ilgili sigorta şirketine de davalarını yöneltebileceklerdir.
Davalıları belirleme süreci teoride kolay gibi gözükse de pratikte çok fazla karıştırılmaktadır. Bu sebeple trafik kazasına ilişkin davalarda bir avukatla çalışma her zaman vatandaşın yararına olacaktır.
Bir Trafik kazası neticesinde ölüm veya yaralanma gerçekleştiyse hangi zararlar karşı taraftan/taraflardan istenebilir ?
Ölümlü trafik kazalarında talep edilebilecek zararlar ve alınabilecek tazminatlar aşağıda belirtilmiştir;
- Ölen kişinin cenaze masrafları
- Ölen kişinin varsa hastane tedavi masrafları
- Trafik kazası nedeniyle oluşan elem, acı ve ızdırap nedeniyle manevi tazminat
- Destekten yoksun kalma tazminatı (Ancak trafik kazasında vefat eden kişinin mirasçıları her zaman destekten yoksun kalma tazminatının tarafı olamaz. Zira mirasçı, müteveffanın kendisine düzenli ve eylemli bir biçimde yardım ettiğini ispatla mükelleftir. Ancak ölenin anne ve babasının düzenli ve eylemli yardım konusunda ispat için uğraşmalarına gerek yoktur. Ayrıca destekten yoksun kalan kişinin mutlaka mirasçı olmasına da gerek yoktur. )
Yaralanmalı trafik kazalarında talep edilebilecek zararlar ve alınabilecek tazminatlar aşağıda belirtilmiştir;
- Trafik kazası nedeniyle oluşan elem, acı ve ızdırap nedeniyle manevi tazminat ( Eğer ağır bedensel bir yaralanma söz konusu ise yaralananın yakınları da manevi tazminat isteyebilirler. Burada önemli olan yaralanmanın ağır bedensel yaralanmaya girip girmediğidir. Yoksa ağır bedensel yaralanma olarak kabul edilmeyen yaralanmalarda kişinin yakınları manevi tazminat isteyemez.)
- Yaralanan kişinin yaralanmadan kaynaklı her türlü tedavi masrafı
- Yaralanan kişinin kazancına dair kayıplar
- Yaralanan kişinin çalışma gücünün azalması veya yitirilmesi nedeniyle doğan /oluşacak kayıplar
- Yaralanan kişinin ekonomik geleceğinin sarsılmasından dolayı oluşan kayıplar
Sigorta Şirketine Karşı Dava Nasıl Açılır?
Kanuna göre, trafik kazasında zarar gören kişi sigorta şirketine karşı dava yoluna gitmeden önce sigorta şirketine kendisine ödeme yapılması için yazılı olarak başvurmalıdır. Bu başvuru dava şartı niteliğindedir. Bu başvurunun yapılmaması davanın usulden reddine neden olacaktır.
Yine 6/12/2018 tarih ve 7155 sayılı yasa ile 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren, alacak ve tazminata ilişkin ticari uyuşmazlıklarda da rakam sınırı olmaksızın zorunlu arabuluculuk yoluna başvuru şartı getirildiği için dava açmadan önce ticari davalarda arabuluculuk şartını yerine getirmek gerekir. Arabuluculuk da aynı şekilde dava şartıdır. Zorunlu arabuluculuğun yapılmamış olması davanın mahkemece reddini gerektirir.
Kanun dava açmanın yanında başvuruculara sigorta tahkim komisyonuna başvuru imkanını da getirmiştir. Sigorta şirketine başvuru sonucunda netice alınamazsa sigorta tahkim komisyonuna başvuru yapılarak tazminat talebinde bulunabilirsiniz.
Hak sahibi tarafından açılan dava tek başına sigorta şirketine karşı açılabileceği gibi aracın işleteni yahut sürücüye karşı da dava açılabilmektedir. Davalı olarak hepsine başvuru yapılması durumunda davalılar müteselsilen davacıya/davacılara karşı sorumludur.
Görevli ve yetkili mahkemeler hangi mahkemelerdir?
Yaralanma veya ölümle sonuçlanmış trafik kazalarından dolayı açılacak olan tazminat davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Fakat aynı zamanda dava trafik sigortasını yapan şirkete karşı da açılacaksa bu davada Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. Yani trafik kazası nedeniyle aracın sürücüsü, sahibi ve işleteni ile birlikte aracı sigortalayan sigorta şirketine birlikte dava açılacaksa; tüm sorumlular hakkında Asliye Ticaret Mahkemesi’nde tazminat davası açılmalıdır.
Yaralanmalı ya da ölümlü trafik kazalarında birden çok yetkili mahkeme vardır. Bunlardan ilki davalılardan herhangi birinin ikametgahında veya davacının ikametgahının bulunduğu yerdeki mahkemelerde, ikincisi kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde, üçüncü ise sigorta şirketinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabilir.
Trafik kazalarına ilişkin açılacak davalarda temerrüt ve faiz başlangıç tarihleri nedir , nasıl belirlenir ?
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi trafik kazası neticesinde haksız fiilden kaynaklanan bir borç doğmaktadır. Borçlar Kanunu madde 117 uyarınca haksız fiilden doğan borçlarda, borçlu haksız fiili gerçekleştirdiği anda temerrüde düşer. Bu nedenle faizin başlangıç tarihi trafik kazasının gerçekleştiği tarihtir diyebiliriz. Ancak bu hüküm sadece haksız fiile neden olan aracın sürücü ve aracın işletici için geçerlidir.
Sigortacı için Karayolları Trafik Kanununda özel bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre, hak sahibinin genel şartlarda belirlenen belgeleri sigorta şirketinin merkezine veya kuruluşlarından birine iletmesi gerekmektedir. Sigortacının da herhangi bir eksiklik bulunmaması halinde sekiz iş günü içerisinde ödemeyi yapması gerekir. Ödemenin yapılmaması halinde sekiz iş gününün bitiminde sigortacı temerrüde düşer. Nitekim sigorta şirketinin temerrüde düşmesiyle birlikte faiz işlemeye başlar.
Trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası açmak için dikkat edilmesi gereken süreler / zamanaşımı nedir ?
Trafik kazasından doğan maddi tazminata ilişkin zamanaşımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109. maddesine göre; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” Görüldüğü üzere zarar veya sorumlu kişi daha sonra öğrenilse bile kaza tarihinden itibaren herhalde 10 yıllık süre belirlenmiştir. Ayrıca 10 yıllık süre, 2 yıllık sürenin tavanını oluşturmaktadır. Kaza gününden itibaren 10 yıl geçtikten sonra kazanın öğrenilmesi halinde tazminat davasında zamanaşımı def’i ile karşılaşılabilir. Zarar gören, zararı ve tazminat yükümlüsünü kaza gününden itibaren 9 yıl geçtikten sonra öğrenecek olursa, dava açma süresi 2 yıl değil, 10 yılın dolması için geriye kalan süre olacaktır. KTK m.109, maddi zararları kapsamaktadır.
Manevi zararlar için ise KTK m.90’a göre; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Dolayısıyla manevi zararlar bakımından 6098 sayılı TBK m.72 devreye girecektir ki anılan maddeye göre ise; “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.”
Hem maddi hem de manevi tazminat talepleri bakımından; TBK m. 72/1’e göre, tazminat davası, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, ceza zamanaşımı süresi uygulanır. KTK m.109/2’ye göre ise, Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de uygulanır. Uzamış zamanaşımı için, iki şart gereklidir; cezayı gerektiren bir fiil olmalıdır, bu fiil için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun olmalıdır. Ceza zamanaşımı süreleri hem iki yıllık hem de on yıllık süre bakımından uygulanır. Ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için bu iki şartın olması yeterlidir, ayrıca suçun kovuşturulmasına veya bir mahkumiyet kararına ihtiyaç yoktur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 66’ncı maddesine göre dava zamanaşımı süreleri belirlenmiştir. Aynı maddenin dördüncü fıkrasına göre ise “Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.” Anılan maddeler uyarınca uzamış zamanaşımı süreleri şöyle olacaktır;
- Bir veya birden fazla ölü varsa 15 yıl (m.85,66/d),
- Bir veya birden fazla yaralı varsa 8 yıl (m.89,66/e) olmuştur. (Burada zamanaşımı süresi 8 yıl olduğu için 10 yıllık süre söz konusu olduğunda, ceza zamanaşımı süresi daha uzun olmadığı için, 10 yıllık süre uygulanmalıdır.)
- Ölümlerin yanı sıra yaralılar da varsa, kazayı yapan kişiye uygulanacak cezanın üst sınırı beş yıldan fazla olduğundan, ayrım yapılmaksızın aynı olayda ölen veya yaralananların tümü için dava zamanaşımı 15 yıldır.
Leave A Comment